Pages

27 Haziran 2010 Pazar

Yazıdan da tatmin olmadım, içime sinmedi.
BOKA BENZEDİ resmen.

where were you?



i wish i could have you by my side tonight when the sky is burning
i wish i could have you by my side.
.
.
Arayış zordu, her istediğini kolayca elde edemiyordun.
Aslında bu yıllardan beri tam tersiydi, her zaman ne istediysem benim oldu. Ama şimdi, ellerime baktığımda istediğimi göremiyorum...
.
Son sigaramı söndürmemin üstünden sadece on dakika geçmişti. Ve ikincisi için yanıp tutuşuyordu ciğerlerim. Sanki duman yenilgimi alıp götürebilecekmiş gibi.
.
"Nerdesin?" diye fısıldadım gökyüzüne.
.
Hayal ettiğim fısıltı; "Hiçbir şey sorma." dedi. Ne zaman sorgularıma yanıt verdi ki?
.
Gücümü yitiriyorum çünkü yenildim. Tek ihtiyacım olan şey buydu ama umutsuzum. Kayboldum, nerdeyim? Gelmiyorsan artık, geç kaldın. Sadece biraz geç.
.
Biliyorumki sonunda yalnız öleceğim. Herkes yalnız ölür. Hiçbir zaman peri masallarına inanmamam gerekirdi, annemi dinlememeliydim. Her şeyi kaybettim ve benimle olmayacak.
.
.
.
Yıllar boyu yalnız bitmiş bir hikâye, dedi ya yalnız ölür herkes diye.
Kayıp ve bilinçsiz, yerde uzanmış.
Duvarlarını yıkmış.
Masal anlatanların hepsi yanılmış;
Tanrı yüzyıllar önce aşkı sonsuz kazanında yakmış.

what a wonderful day!


Neşem keyfim yerinde! Neden mi?
Bilmiyorum! Dersane bitiyor belki ondandır. Aslında bitmesini hoş karşılamıyorum şu günlerde. Ama yarın bitiyor! Sinirlerim bozuldu.
Ve yine muhteşem bir şeyler yazamadığım için sinirlerim bozuk. 2 kez yazabiliyorsam 20 kez yazamıyorum. Hadi ama, bana ilham veren bir şeyler olmalı.
Şu anda buldum! Naz sayesinde. Seni seviyorum Naz.

26 Haziran 2010 Cumartesi

We're young, we're strong!

Evet, yine olmadı. Yine yazamadım. Milyonlarca şarkı dinledim burayı açtığımdan beri. Hiçbiri yardım etmedi.
Yazamadığım zamanlara dönmek istemiyorum!
Neyse ama geçici bu. Yazabiliyorum ben hâlâ. Geçicek, geçmek zorunda!


Mika & RedOne - Kick Ass
Blogu açtığımda kafamda bir sürü şey vardı yazmak için ama kitlendim. SİKTİR.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Umursamazca yazı yazdığım zamanlar vardı benim ya, hani böyle durup dururken aklımdan geleni. Kurgu falan değil hani. Eee? diyorsunuz şimdi, biliyorum. Hah işte ben o zamanlarımı özledim.
Bu arada; bundan size ne?

11 Haziran 2010 Cuma

I was born to hate.

"Bir insan birinden bir günde soğuyabilir mi?" diye sordu biri -kim hatırlamıyorum- dün.
Benim cevabımsa şuydu: "Elbette soğuyabilir. Hatta bir gün fazla bile, 1 dakikada bile soğuyabilir."
Bu cevabın ardından tuhaf bakışlarka karşılaştım.

Evet, hâlâ cevabımın arkasındayım. Tuhaflık ben de mi bilmiyorum ama, çabuk sıkılıyorum. O kişi kim olursa olsun tek bir sözüyle beni kendinden uzaklaştırabilir. Benim onu ne kadar sevdiğim ya da onun beni ne kadar sevdiği hiçbir şey ifade etmez. Bunu bir çok kişiye yaptım ve hiçbiri de bu huyumu bilmezdi gerçekten. Öğrendiklerinde benden nefret ettiler, kaçtılar. Peki bu umurumda oldu mu? Hayır.
Belki üzüldüğümü, yaptıklarımdan pişman olmamı bilmek isterlerdi ama üzgünüm, gerçek böyle değil ve ben yalanlarla yaşamam.

Yücelttiğim bir insanı, bir anda yere çarparım, çarptım da zaten. Bazıları buna satmak diyebilir ve diyenler çok oldu. İsteyen buna satmak diyebilir, umurumda değil. Ben böyleyim.

Tüm bunları öğrendikten sonra gitmek isteyen olursa, istediği yere kadar gidebilir. Kimsenin arkasından ağlayacak değilim, umurumda bile olmaz.

Ya ya, şimdi de çok umursamazız!

10 Haziran 2010 Perşembe

And I... I'll be OK!

Mutluluk, gökyüzüyle denizin birleşimindeki noktayı özlemle kucaklamaktır. Sanki hiç bilmemişsin gibi.
Rüzgâr tenini yalarken hayallerini bir bir havaya savurmak,
Tepende uçan kuşların sana eşlik etmesiyle yürümek, zaman zaman onların kahkahasından korkmak,
Ellerine baktığında sanki dünyayı kucaklayabilirmişsin gibi hissetmek,
Saçların savrulurken dünyada tek olduğunu bilmek,
En sevdiğin şarkıyı dinlerken, sözlerinde kendinden bir parça bulabilmektir mutluluk.
Ve asıl mutluluk yeniden bir yazar gibi düşünebilmektir.



Ya ya, çok iyimseriz!

7 Haziran 2010 Pazartesi

I'll die in the clouds above.

Uyandım ve gitti.

Boşluk duygusundan kurtulmak ve yeniden her şeyle yüzleşmek fazlasıyla yorucu ve can yakıcıydı.

Uyandım ve kimse yanımda değildi.

Neler yaşadığını kimse anlayamaz, bilemezken yalnızdın. Buna mahkumdun ve her zaman kendini savunmaya. Sadece kendin için varsın, kimse sen düştüğünde tutmaz ellerinden. Bir tekme de ondan yersin üstelik. En çok güvendiğinden. Ve o zaman bilirsin ki her zaman yalnızsın. Her zaman yalnızdım...

İnançlarını kaybettin. Var mıydı ki önceden deseler ne cevap verirdin? Tutunacak bir şeyler aradığından mıydı inanıyorum dediklerin? Kim görebildi seni gerçekten bugüne kadar? Kim dokundu kabuklarla dolu yaralı kalbine? İnandıkların değil miydi seni bu hale getiren? Öyleyse neden, neden hâlâ ararsın ki birilerini? Neden tutunmak istersin yeniden?
Güç istiyorsan git aynaya bak ve karşına çıkandan al gücünü. Ondan başkası yok senin yanında, inanacaksan ona inan. Tüm günahlarınla sadece ve sadece o kabul eder yardıma muhtaç ellerini.

Savaşıyorum ama kendimi çok yorgun hissediyorum.

Çünkü savaşçı değilsin sen, hiç olmadın. Hep gücünden harcadın, kendinden verdin. Ama şimdi almanın zamanı geldi, kurtar kendini.

Ve artık asla düşünme yanında olabilecekleri. Sen de tamamen gittin.